Tarih boyunca kurulan bütün Türk devletlerinde Türk kadını akla hayale gelmez önemli roller oynamıştır. Mustafa Kemal ATATÜRK Türk kadını hakkında şunu söylemiştir. “Bizce, Türkiye Cumhuriyeti anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en muhterem mevkide, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir mevcudiyettir.”
Atatürk’e bu sözleri söylemesinin altında yatan temel etken Türk Devletlerinin tarihte yer almaya başladığı ilk dönemlerden beri, Türk kadınlarını üstlenmiş olduğu önemli hatta destansı rolleridir. Türk kadını yeri gelmiş atın üzerinde yeri gelmiş çadırda toplumunun, devletinin, ülkesinin ve ailesine yönelik üstün hizmetlerde bulunmuştur. Yeri gelmiş ok atmış, kılıç çalmıştır. Yeri gelmiş kilim dokumuş, süt sağmış, evinin hizmetkarı olmuştur. Kimi zaman ülke yönetmiş, kimi zaman ülkesinin askeri olmuştur. Anadolu fetihlerinde Türk kadının yeri doldurulamaz gayretleri olmuştur. Milli mücadelede Türk kadını mitinglerde ateşli bir konuşmacı, hastanelerde hemşire ve hasta bakıcı, cephe gerisinden cepheye cephane ve yük taşıyan bir lojistikçi, atölyelerde silah ve mermi üreten bir usta ve elinde tüfek at sırtında düşmana kök söktüren bir kuvvacı bir asker olmuştur. Dergimizin özel sayısının asıl konusunu teşkil eden Kara Fatma lakaplı Fatma Seher Erden tarihin derinliklerinden gelen bir kahramanlık ruhunu ifade eder. Türkler için askerliğin bir meslek olmadığı bir fıtrat meselesi olduğunu en iyi kadın askeri kahramanlar anlatır. Erkekler ile birlikte at süren ok atan, düşmana kılıç sallayan Türk kadını için askerlik sadece erkeklere ait bir meslek değildir. Yurt edinme ve o yurdu koruyup muhafaza etmede herkesin severek görev alması gereken bir görevdir. Bu görevi milli mücadele tarihinde en iyi yapan kadınlarımızdan biri olan Fatma Seher Erden tarihi misyon içinde gelen Kara Fatma unvanını almayı gerçekten hak etmiştir.
Bu yazımızın kahramanı olan Erzurumlu Fatma Seher Hanım Milli Mücadele yıllarının en meşhur kadın savaşçısıdır. Ancak Fatma Seher Hanımdan çok önceleri Kara Fatma lakabı ile anılan kadın savaşçılar vardır.
Osmanlı kayıtlarına geçen ilk Kara Fatma, 1806 yılında Trabzon Valisi Tayyar Mahmud Paşa tarafından payitahta yazılmış olan mektuba göre kâfir ve melunedir. Burada bahsi geçen Kara Fatma 78 kişilik bir eşkıya çetesini yönetmiştir. Amasya Sancağında hırsızlık yapan bu kadın bir Kürt aşiret beyinin karısıdır.
Osmanlı kayıtlarına geçen ikinci Kara Fatma ise Kırım Savaşı esnasında 300 civarında süvari ve piyade ile Padişahın fermanı üzerine İstanbul’a gelen ve daha sonra Kırım Savaşına katılan kahraman bir kadınımızdır. Bu kadın kahramanımız Sinemilli aşiretinin reisi Kara Bilal’in kız kardeşi olan Fatma Hanım esmer bir kadın olduğunda çevresinde Kara Fatma olarak anılmıştır. Sivastopol etrafında Ruslara ağır kayıplar verdiren bu kadın kahramanımızı Müşavir Paşa olarak bilinen S. Adulphus Slade 1867 yılında kaleme aldığı anılarında Müslüman bir kadın olmasına rağmen yanındaki erkekler gibi yarı çıplak gezdiği bunun İstanbul halkını çok şaşırttığını ama buna rağmen Serasker Rıza Paşa tarafınca büyük iltifata uğradığını söylemiştir. Müşavir paşanın anılarına göre İstanbul Müftüsü dualarla onu uğurlamıştır. Amerikan Newyork Times gazetesi ise efsanevi kadın savaşçılar olan Amazonlulara benzetmiştir. Kırım Savaşından itibaren vatan savunmasında görev yapan kadınlarımıza Kara Fatma adı verilmektedir.
Kayıtlara geçen bir diğer Kara Fatma ise 1913 – 1921 yıllar arasında yayınlanan feminist fikirleri savunan Kadın Dünyası dergisinin 20 Temmuz 1913 tarihli sayısında karşımıza çıkmaktadır. Burada bahsi geçen Kara Fatma ise 93 Harbi olarak bilinen 1877- 1878 Osmanlı Rus Savaşında Erzurum Tabyalarında emrindeki dört bin kadar süvari ile Ruslara kaşı Erzurum’un müdafaası için savaşmıştır. Dergiye göre Malatya sancağına bağlı Aladağlı’dır ve Aladağ Kürt Beylerinden birinin asil, necip kızıdır. Dergi Kara Fatma’yı kara kaşlı, siyah gözlü, esmer, orta boylu ve zayıf, gür sesli ve sert bir konuşma tarzına sahip olarak tarif eder ve bir resmini yayınlar. Dergiye göre geniş bir şalvar sarka olarak tabir edilen bir cepken giyinirdi. Elbisesi erkek elbiselerinin aynıdır. Entari yerine geniş bir şalvar, ceket yerine ise ‘sarka’ tabir olunan bir nevi cepken giyerdi.
MİLLİ MÜCADELE KAHRAMANI KARA FATMA
Kara Fatma’nın ülkesini elde silah savunan savaşçı kadınlara verilen bir unvan olduğunu söylemiştik. Bunun bir delili Fatma Seher Hanımın esir alındığı zaman Yunan orduları komutanı Trikopis’e “Anadolu’daki Kara Fatmaların en kuvvetlisi benim” demesinden de anlayabiliyoruz.
Milli mücadele tarihimizin bu cesur Erzurumlu kadını Kara Fatma lakaplı Fatma Seher Erden Hanım kimdir sorusuna bir cevap vererek yazımıza devam edelim. Bazı kaynaklara gör 1878 bazı kaynaklara gör ise 1888 yılında Erzurum’un Aşkale ilçesinin Çay köyünde doğdu. Tıpkı doğum tarihi gibi baba isminde de kaynaklar anlaşamıyorlar. Resmi kayıtlara göre baba ismi İbrahim, hakkında yazılan kitaplara göre Yusuf yerel kaynaklara göre Abdullahtır. Bu farklılık büyük ihtimalle eskiden resmi kayıtlara geçirilen isimle aile içerisinde ve yakın çevrede bazen farklı isimlerin kullanmasından kaynaklanmış olabilir. Ancak bilimsel çalışmalarda itibar gören her zaman resmi kaynaklardır. Fatma Seher Hanım’ın eşi bir askerdir bazı kaynaklar kocasının adını Ahmet bazıları ise Derviş, bazılarında Ezdeşin olarak vermektedir. Binbaşı olan kocası şehit olur. Fatma Hanımın askerlik bilgilerini eşinden öğrendiğine dair rivayetler vardır.
FATMA SEHER NASIL KARA FATMA OLDU?
Fatma Seher Balkan Harbinin dehşetini yaşamış kocasını, evlatlarını, akrabalarını şehit vermiştir. Şimdi Anadolu’nun tamamı Yunan işgali tehlikesi altındadır. Bu dehşeti daha önceden yaşayan bir Türk anası bir Türk kadını olarak Anadolu’nun karşılaştığı tehlikenin tamamen farkındadır. Yeni bir işgale dur denmesi için erkek kadın ayrımı olmadan bu düşman işgaline karşı direnilmelidir. İşte bu duyguların ve şuurun içerisinde olan bir kadın kurtuluşun Milli Mücadele ile mümkün olduğunu idrak etmiş ve bunun için birçok zorluğu ve tehlikeyi göze alarak görev almak için denizyoluyla İstanbul’dan Anadolu’ya gelmiştir. Anılarında Fatma Hanım Kara Fatma lakabını Mustafa Kemal tarafınca kendisine verilişini şöyle anlatmıştır.” Sivasta öğle yemeğine davetli bulunduğu bir yere giderken (Atatürk’ü) yolda yakaladım. Üzerimde çarşaf ve yüzüm de peçe ile kapalı idi. Kendisi ile bir mesele hakkında görüşmek istediğimi söyleyince ilk defa sert bir lisan kullanarak ne görüşeceksin mukabelesinde bulundular. Kalbimdeki vatan aşkı bu sert muameleye galip gelerek derhal peçemi kaldırdım… ayaklarına kapanarak hem gözlerimden yaşlar akıyor, hem de ‘bu aziz vatanı kurtaracak sensin, bütün millet senin emrini bekliyor’ demiştim. Atatürk kendi elleriyle beni yerden kaldırarak alnımdan öperek: – Adın ne? – Fatma. – Sen silah kullanmayı bilir misin? – Bilirim. – Ata biner misin? – Binerim. – Harpten ateşten korkar mısın? – Muharebe bana düğündür Paşam. Atatürk bana daha başka şeyler sordu. Cevaplarımdan hoşlanmış olacak ki: ‘Şu dakikada bütün kadınlarımız senin gibi olsa idi Kara Fatma’ diyerek alnımdan öptü ve işte o dakikadan itibaren adım Kara Fatma kaldı.”
KARA FATMA’NIN FİZİKİ, GİYİMİ VE KARAKTERİ ÜZERİNE SÖYLENENLER
Sovyet Rusya Sefiri Aralov anılarında 1 Mayıs 192 günü o dönemki adıyla çiçek bayramı olan şenliklerde gördüğü Kara Fatma’yı şöyle tarif etmektedir.” “Fatma Çavuş kısa boylu, zayıf, enerjik yüzlü, kara gözlü bir kadındı… Fatma’nın sırtında siyah bir ceket, altında çizgili bir eteklik vardı. Belindeki geniş kuşağında tüfek mermileri, kama, omzunda da kayış görünüyordu. Başını bir yemeni ile sarmıştı.” Kara Fatma’nın ufak tefek bir kadın olduğunu esir alındığı zaman Yunan komutanı onun kısa boylu, zayıf ve çelimsiz olduğunu görerek üç kez şaşkınlıkla sen Kara Fatma diye ismini sormasından da anlıyoruz.
Tevhîd-i Efkâr gazetesinde “Kahraman Bir Mücahidemiz Fatma Hanım” başlıklı bir yazıda Kara Fatma pür-silah (silah dolu), omzundan aşağı fişeklere sarılı, belinde uzun kaması ve tabancasıyla, dağlı bir yiğit kıyafetinde, başında başörtüsünün saçakları omzundan sarkan bir Anadolulu kadın olarak anlatılmıştır. Bu yazıda Kara Fatma’nın erkeklerden daha cesaretle bir dişi aslan gibi savaştığı anlatılmıştır. Yazıda Kara Fatma’nın fiziki özellikleri hakkında kısa boylu, kemikli ve geniş yapılı olduğu keskin kaşları altında yağız bakışları olan bir Erzurum kızı olduğuna dair bilgiler vermiştir. Yazıya göre gümüş saplı kamçısını sallayarak yaptığı yürüyüşünde kahramanca bir tevazu sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Bakışlarında ve konuşmasında tevazu, merhamet ve şefkat duygularını insanlarda uyandırmaktadır. Yazıya gör Kara Fatma’nın bütün vücudu düşman kurşunlarının ve şarapnel misketlerinin hatırasıyla doludur.
Fatma Seher Hanım’ın Trabzon’a gelişiyle ilgili olarak İstikbal gazetesinin kendisiyle yaptığı röportajın giriş kısmında Kara Fatma’nın başında turuncu kefiyesi (Arapların kullandığı ve omuzları da örten, püsküllü erkek başörtüsü) TBMM ordusunun serpuş (başlık) numunesine uymayan bu zabitin yakasında neftî bir müselles (üçgen) içinde iki yıldız, elinde gümüş saplı bir kamçı, ayağında zarif botlar vardı” denilmektedir. Bu zabit, ufak tefek yapılı, bir bölük komutanıdır.
Yukarıdaki bilgileri topladığımız zaman Kara Fatma lakaplı Fatma Seher Erden’in fiziki görünüşü hakkında şunları söyleyebiliriz. Kısa boylu, iri kemikli, yağız, esmer, zayıf ve çelimsiz, çatık kaşlı, siyah gözlü, yağız bakışlı bir Erzurumlu kızı.
Kara Fatma’nın en çok yadırganan özelliği giyimidir. Erkek tarzı bir giyim tercih eden Fatma Seher Hanım siyah bir ceket giyinen askeri faaliyetler esnasında bir pantolon normal zamanlarda etek giyinen bir kadındır. Başı erkeklerin kullandığı püsküllü bir başörtüsü ile örtülüdür. Belinde geniş bir kuşak bu kuşağın içerisinde tüfek mermileri, kama ceketin üzerinde fişeklik omzunda mavzer elinde gümüş saplı kırbaç ayaklarında ise çizmeler vardır. Fatma Seher Hanımın kıyafetine takılanlara ve onu eleştirenlere şunu bir hatırlatalım bu kadın mücahide bir kadındır. Erkeklere karşı erkeklerin başında savaşmaktadır. Tıpkı diğer Kara Fatmalar gibi. Tarihte daha önce yer alan Kara Fatmaların kıyafetlerini bir hatırlayalım erkeklerin giyimini andıran şekilde giyinmektedirler ve hatta erkekler gibi yarı çıplak gezmektedirler. Bu hanımların hepsi Osmanlı paşaları tarafınca kabul edilmekte ve değer verilmektedirler.
Tevhid-i Efkar ve İstikbal gazetelerinin yukarıda zikrettiğimiz yazılarını incelediğimiz zaman karakteri hakkında şunları söylediklerini görüyoruz. “… insana evvelâ derin bir hayret hissi geliyor. Sonra bu hayret, yavaş yavaş bir kahraman karşısında duyulan hürmet ve tazim (saygı) hislerine karışıyor ve insan, ne büyük bir milletin evlâdı olduğunu o vakit, gurur ve iftiharla duyuyor. Bana ırkımın gururunu duyuran bu mücahit kadın, Fatma isminde bir Erzurum kızıdır. Bir Fatma’nın ruhundan bir gün nasıl ırkımın destanlarda söylenen kahramanlığı taşacağını, kim umar? Hâlbuki Kara Fatma’nın isminin İzmit dağlarında, orduda ve cephelerde mertliklerin en büyük şanıyla söylenildiğini işitirsiniz. İzmit’in caddesinde rast gelirseniz, bu kısa boylu, kemikli ve geniş yapılı, başından örtüsünün saçakları omuzlarına sarılmış Erzurum kızının nasıl gümüş saplı kamçısını salladığını ve yürüyüşündeki kahramanca tevazuun nasıl namı etrafında dönen bütün şanlı hikâyelerden daha mağrur olduğunu göreceksiniz. Keskin kaşları altında yağız bakışları var ki, bizzat kahramanlık bu bakışların önünde küçülür. Size eğer tatlı memleket şivesiyle hatırınızı soruyorsa, sesinde o kadar merhamet ve şefkat bulursunuz ki kahraman Fatma size yıllardan sonra kavuşulmuş bir ana kadar yakın gelir. Eğer hayatından ve şanlı muharebelerinin yâdından bahis açtınızsa, kahraman Fatma, o vakit gülümser, gözleri gözlerinizden sıyrılıp uzaklara bakar. Fakat bu tatlı tebessümde ve gözlerin bu şan günlerinin yâdından firar etmek isteyişinde, o kadar ulvî bir tevazu vardır ki o dem ellerinden öpersiniz ve “Var ol ana, var ol ana” diye sesiniz titrer.”
Fatma Seher Hanım, suikasta karşı sıkı korunan Mustafa Kemal’le görüşmeyi başarması ise belli başına nasıl bir karaktere sahip olduğunun bir başka delilidir. Fatma Hanım anılarında Bu görüşmeyi anlatırken ilk başta sert bir muameleyle karşılaştığını ancak kalbindeki vatan aşkı ile bu sert muameleye galip geldiğini ifade ederek vatan savunması için görev istediğini anlatmaktadır.
Fatma Seher Hanım’ın karakterini yansıtan bir başka örnek olayımız yaşadığı sefaletin ortasında kendisiyle röportaja gelen İngiliz gazetecilere 1946 yılının Haziran ayında vermiş olduğu demeçtir. Bu demeçte İngiliz gazeteciler “Ayda kaç lira alıyorsun, evin var mı?” Suallerine karşı da hiç düşünmeden “800 lira alıyorum, 500 lira da Halk Partisi veriyor, hükûmet bana beş katlı bir ev aldı.” cevabını vermesidir.
Fatma Hanımın karakterini anlamamıza yardımcı olan diğer bir olay ise kendisine Kurtuluş savaşından sonra Üsteğmen rütbesi ile ordudan terhis edilerek kendisine bağlanan üsteğmen emeklilik maaşını Kızılay derneğine bağışlaması ve yaşadığı geçim sıkıntısına rağmen bunu geri istememişidir. Bunu anılarında Kara Fatma şöyle izah etmiştir. “Vatanın büyük kurtarıcısı Ebedi Şef’in lâyık olmadığım büyük iltifatı, beni son derece sevindirmişti. Esasen bütün emel ve arzum, yapmış olduğum hizmetten hiçbir menfaat beklemiyordum”.
Bu örnek olaylar üzerinden hareketle gittiğimizde Kara Fatma lakaplı Fatma Seher Erden hanımın karakterine ilişkin şu özellikler ortaya çıkmaktadır. Vatansever, kararlı, şefkatli, cesur, akıllı, tevazu sahibi, cefakar, vefakar ve şecaat ehli olmasıdır.
KARA FATMA’NIN ASKERİ ÖZELLİKLERİ
Vatan savunmasına yönelik menfi propagandalara kanan saf insanların gözüne çekilen perdeyi kaldırmış bunları ikna ederek Kuvayı Milliye saflarına çekmeyi başarmıştır. Bunda bir kadın olarak bizzat Milli Mücadele saflarında silahlı olarak mücadeleye katılması etkili olmuştur.
Kendi çetesinin içinde yer alanları bizzat ikna ettiği insanlardan oluşturmuştur. Bu başarısında liderlik özelliği ön plana çıkmaktadır. 700 erkeğe komutanlık yapmayı başarmıştır. Bunların yanı sıra kocaları Ermeniler tarafınca şehit edilen 46 kadında kurduğu müfrezenin içerisindedir. Bu kadınlardan 28’i İzmit’te 18’i ise İnönü Savaşlarında şehit veya gazi olmuştur. Kendisi de ikinci İnönü Muharebesinde yaralanmıştır.
İznik cephesinde 29 Ağustos’ta Yunanlıların, Bereket ve Karaderin’de yaptığı taarruzu, püskürtmüştür.
7 Eylül’de yine İznik’te bir düşman taarruzuna karşı yapılan savaşa katıldı ve sağ göğsünden aldığı bir yunan mermisi ile yaralandı. Bu Mücahide annemizin vücudu bunun gibi birçok mermi ve şarapnel yaralarının izleri ile doludur.
Yunan işgali altında bulunan İzmit’e inerek Sultani Mektebi’nde Ali Efendi’den aldığı cephane sandıklarını iki defa götürmeyi başarmış (her defasında altışar sandık) ancak üçüncüde yakalanıp askeri koğuşlardan birine atılarak 19 gün süreyle dövülmüştür. Bu esaretten tek başına kurtulmuş ve kendisine işkence yapan ve sorgulayan 10 kadar Yunan askerini bertaraf etmiştir.
Kara Fatma, 26-30 Ağustos 1922’de Başkomutanlık Meydan Muharebesi diye anılan Afyon Harbi’ne de müfrezesiyle katılmıştır. Taarruz sırasında düşman mevzilerine yaklaştığı bir sırada düşman tarafından atılan bir kementle esir düşmüştür. Sürmeli’de düşman karargâhında yarım saat sorgulanan Kara Fatma, kaçamak cevaplar vererek düşmanı oyalar ve Yunan Başkomutanı Trikopis’in yanına götürülür. “Sen Kara Fatma?” diye üç defa isminin hayretle söylenmesi üzerine kendisini devasa bir şey tasavvur eden Trikopis’e “Anadolu’daki Kara Fatmaların en kuvvetlisi benim” diyerek cesaretini gösterir. Önceleri başına dört tane süngülü nöbetçi dikilir. Nöbetçi sayısı birkaç gün sonra bir kişiye indirilir. Kara Fatma, nöbetçinin şarap içerek sarhoş olup sızmasından faydalanarak elindeki silahı alıp kaçmıştır. Bu Kara Fatma’nın ikinci kez esir olması ve yine kendi çabası ile kurtulmasıdır.
Sakarya Savaşı’nda İznik, Kumlu, Alaşehir, Sivrihisar cephelerinde düşmanla çarpışmıştır. Bu savaştan sonra 1 Mayıs 1922 tarihinde Çiçek Bayramında bir atış müsabakasında birinci olmasından dolayı rütbesi çavuşluktan teğmenliğe yükseltilmiştir. Böylece Türk Ordusunun ilk kadın subayı olma unvanını almıştır. 10 Eylül 1922 tarihinde Bursa’nın kurtuluşuna da katıldığını söylemektedir.246 Kara Fatma, zaferden sonra İstiklal Madalyası ve kullandığı silah kendisine hatıra olarak bırakılmak suretiyle mükâfatlandırılmıştır. Ülkenin düşmandan temizlenmesini müteakip ordudaki görevi biten Fatma Seher Hanım, terhis edilmiştir.
On Sekizinci Fırkanın Yirminci Hücum Taburu Süvari Bölüğü Komutanlığını yapmış ve bir dönem İzmit karargâh komutanlığı yapmıştır.
SAVAŞ SONRASI KARA FATMA
Hiçbir menfaat gözetmeden kendisine bağlanan emeklilik maaşının Kızılay derneğine başlayan Fatma Hanım ilerleyen dönemlerde geçim sıkıntısına düşmüştür. Bu kahraman Erzurumlu Türk kadını, yaşının ilerlemiş olmasının da etkisiyle iş bulamamış ve Galata’daki bir Rus manastırına sığınmıştır. Ömrünün son yıllarını büyük maddi sıkıntılar içinde geçiren bu mücahide kadına 1946 tarihinde yardım edilmiştir. Kara Fatma’ya defterdarlıkta bir iş temin edilmiş, belediye bütçesinden de para yardımı yapılmıştır. 1954 yılı başlarında, bakacak kimsesi bulunmadığından ve yaşı epeyi ilerlediği için çalışamadığından İstanbul’da bir kulübede, yardıma çok muhtaç hâlde yaşamaktaydı. O dönem kendisine uzanan yardım eli Kars Mebusu Tezer Taşkıran ve Rize Mebusu İzzet Akçal olmuştur, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 2 Şubat 1954’te Milis Subay Kara Fatma’ya vatan hizmeti bakımından aylık bağlanması için dilekçe vermişlerdir.
SONUÇ
Kara Fatma bilinen en eski Türk tarihinden beri ailesine, obasına, ülkesine sahip olan onun uğrunda erkeği ile birlikte mücadele eden bir kahramanlık felsefesidir. Erkeği ile boy ölçüşen değil Erkeği ile birlikte ailesinin, obasının, ülkesinin hizmetinde olan er kadın felsefesidir. Bu felsefe ile yetişen Türk kadını yeri geldiğinde düşmanına ok atmış, kılıç çalmış yeri geldiğinde Anadolu’nun fethine destek olmuştur. Tomris kadından, bacılar teşkilatına kadar uzanan bu ruh Osmanlının en sıkıntılı döneminde Kara Fatma unvanı ile kendi savaşçılık özelliğini ortaya çıkarmıştır. Kara Fatma bir kişi için değil ülkesinin savunması için görev alan binlerce Türk kadınını temsil etmektedir. Bugün ordumuzda, emniyetimizde görev alan kadınlarımızın hepsi birer Kara Fatma’dır. Bu yazıda bu Kara Fatmalardan biri olan Fatma Seher Erden hanımı sizlere tanıttık. Bir Erzurumlu tarihçe olarak kendisiyle gurur duydum. Bir Erzurumlu olarak böyle bir değeri kendi memleketinde vefasız ve duyarsız kalınmasına ise apayrı bir üzüntü duyduğumu belirtmek isterim. En muhtaç olduğu dönemde kendisine uzanan yardım eli Erzurumlulardan, Erzurumlu mebuslardan uzanmamış Karslı ve Rizeli mebuslardan ulaşmıştır. Bugün kendi memleketinde Kara Fatma’nın tanıtılmasına yönelik adım atmayan ve belki de tanıtılmasına engel olan zihniyet, sorumsuzluk, ilgisizlik, duyarsızlık demek ki yeni değil daha o dönemden beri var olan bir sorun olarak karşımızda duruyor.
KAYNAKÇA
ARALOV, S.i. Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Anıları, Çev. Hasan Ali Ediz, Ankara, Birey ve Toplum Yay., Ankara, 1985
BAYRAK Mehmet , Geçmişten Günümüze Kürt Kadını, Özge Yayınları, Ankara, 2002
Kadın Gazetesi, “Kahraman Kara Fatma ve Biz” 17.04.1950, Y.4
SOLMAZ Gürsoy, “Deli Halid Paşa”, Ankara, Kültür Yayınları 1992
TANSEL Fevziye Abdullah, İstiklal harbinde Mücahide Kadınlarımız, Ankara, Atatürk Kültür Merkezi yayınları 1988
TEVETOĞLU Fethi, Türk ansiklopedisi cilt 21 Kara Fatma Maddesi, Ankara Milli Eğitim Basımevi 1974 https://erzurumsevdasi.com/turk-tarihinde-kara-fatmalar-ve-fatma-seher-hanim/ Araş.Tarihçi Yazar:Ümit TOPAL